Tebligat kavramı, yazılı bildirim anlamına gelen tebliğ sözcüğünün çoğulu olup, bir bilgi veya haberin ilgilisine bildirimi veya ulaşması anlamına gelir. Kısaca özetlemek gerekirse tebligat, muhatabın bir hukuki işlemden haberdar edilmesidir. Tebligat, aynı zamanda hukuki işlemin kanunda belirtilen koşullara uygun olarak yerine getirildiğinin belgelendirilmesi işlemidir. Dolaysıyla, tebligat yargılamanın vazgeçilmez bir parçasıdır.
Tebligat, bilgilendirme özelliği yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bir belgenin başarılı bir şekilde muhatabına teslim edildiğinin biçimsel kanıtıdır. Bu sebeple tebligat hukuku alanı hukuk camiasının vazgeçilmez bir alanıdır. Bir hukuki işlemin muhatabının haberi olmadan bir sonuç doğurmayacağı bu sebeple muhatabına tebliğ edilmesinin çok önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizde 1959 yılına kadar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve diğer bazı kanunlarda dağınık biçimde bulunan tebligata ilişkin hükümler yürürlükten kaldırılarak ‘’7201 sayılı Tebligat Kanunu’’, 19.02.1959 tarihinde 10139 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 6 ay sonra 19.08.1959 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Tebligat Kanunu’nun bazı maddeleri 6.6.1985 tarihli 3220 sayılı kanunla değiştirilmiş, kanunun uygulanmasına ilişkin ‘’Tebligat Nizamnamesi’’ ise, 05.12.1987 tarihinde yeniden düzenlenerek ‘’Tebligat Tüzüğü’’ olarak yürürlüğe girmiştir. Tebligat Kanununda 19.03.2003 tarih ve 4829 sayılı Kanun ile önemli bazı değişiklikler yapılmıştır. Daha sonra 23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı Kanun ile cezai hükümlerde değişiklik yapılmıştır. Nihayet son olarak, Tebligat Kanunun 1, 7/A, 10, 11, 21, 23, 25/a, 29 ve 35. Maddelerinde 11.01.2011 tarihli 6099 sayılı Yasayla çok önemli değişiklikler yapılmıştır.
Yukarıda da görüldüğü üzere, Tebligat Kanunu günümüz şekline belirli aşamaları geçtikten sonra belirli değişikliklerden sonra kavuşmuştur. Günümüz teknoloji sistemi değiştikçe Tebligat Kanununda da bazı değişiklikler olması zaruret hale gelmiştir. Tebligat Hukuku alanı hukuk dünyasında oldukça önemli bir almakla beraber öncelikle hukukçular tarafından özelikle avukatlar tarafından iyi öğrenilmesi gereken bir alandır.
Bu tez çalışmamda, Tebligat Kanunu’nun önemli maddelerinin Yargıtay kararları ışığında, somut olaylarda ne şekilde vücut bulduğunu ve ne derece önemli olduğunu açıklamaya çalışacağım.
TEBLİGAT HUKUKU
TANIM
Tebligat kavramı, yazılı bildirim anlamına gelen tebliğ sözcüğünün çoğulu olup, bir bilgi veya haberin ilgilisine bildirimi veya ulaşması anlamına gelir(1). Usule ilişkin işlemlerin, kendilerine bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi, çoğu kez bunların bildirimden etkilenecek olan muhatabına bildirimine bağlıdır. Örneğin, bir davada, davalının davacının açmış olduğu davadan haberdar olması ve davaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesi gerekir(2). O halde, kanun ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Çünkü mahkemelerce ve taraflarca yapılan yargılamaya ilişkin işlemlerin geçerliliği, genellikle bunların ilgililere kanun ve tüzük hükümlerinin öngördüğü şekilde bildirilmesi ile sağlanacaktır(3).
Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü tebligata ilişkin temel düzenlemelerdir. Ancak, bu ana mevzuat dışında, VUK, CMUK, MÖHUK, HUMK gibi daha birçok kanun ve düzenlemede tebligata ilişkin hükümler mevcuttur. Tüm bunların yanı sıra, iki taraflı ve çok taraflı uluslararası anlaşmalarla da tebligata ilişkin düzenlemeler yapılmış bulunmaktadır.
TEBLİGAT ÇIKARABİLECEK MERCİLER
Tebligatı hangi kurum ve kişilerin çıkarmaya yetkili olduğu Tebligat Kanunu’nun l. maddesinde genel olarak sayılmış olup buna göre;
1. Yargı Organları: Yargı organları kavramının içine hem yerel yargı organları dediğimiz ilk derece mahkemeleri ile ikinci derece mahkemeler olarak görev yapacak olana istinaf(Bölge Adliye) mahkemeleri hem de üst dereceli yargı organları girer.
2. Genel ve Katma Bütçeli Daireler: Genel Bütçeli Daireler, Devleti oluşturan merkezi yönetime ait dairelerdir. Başta TBMM ve ona bağlı kurumlar ile yürütme organını oluşturan Bakanlıklar ve onlara bağlı kamu kuruluşlarıdır. Katma Bütçeli Daireler ise Giderleri kendi gelirleriyle karşılanan merkezi yönetim dışında ayrı olarak yönetilen genellikle bir bakanlığa bağlı, tüzel kişiliği de bulunan kamu kuruluşlarıdır. Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Üniversiteler… en önemli katma bütçeli dairelerdendir.
3. Barolar: Meslek kuruluşu olan avukatların mensubu olduğu Barolarda tebligat çıkarabilme yetkisine haizdirler.
4. Belediyeler: Çıkardıkları tebligatlar Tebligat Kanunu hükümlerine tabidir.
5. Köy Tüzel Kişilikleri: Heyet halinde verilen kararlar muhtarın imzası olması şartıyla tebligata çıkarılırsa 7201 sayılı kanuna tabidir.
6. Noterler: Noterlerde Tebligat Kanununa tabi olan tebligat çıkarmaya yetkilidirler.
7. Bankalar: Tüm bankalar sadece 5941 sayılı Çek Kanununun uygulanması ile ilgili olarak tebligat çıkarabilirler. Çek kullanan hesap sahibinin kullandığı çeklerin karşılıksız çıkması üzerine Banka; hesap sahibine elindeki kalan çek karnelerin bankaya iade etmesi ve çekin karşılığını, ilgili tazminat ve faizlerini asıl borçla birlikte herhangi bir banka şubesine yatırması konusundaki ihtarı içeren tebligatı iadeli taahhütlü olarak PTT aracılığıyla tebliğ eder.
TEBLİGATIN YAPILMASI
Tebligatın yapılması: (2)(3) Madde 1 – (Değişik : 11/1/2011-6099/1 md.) Kazaî merciler, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler, (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, (IV) sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumları ile vakıf yükseköğretim kurumları, il özel idareleri, belediyeler, köy hükmî şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak elektronik ortam da dâhil tüm tebligat, bu Kanun hükümlerine göre Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılır.
Tebligatın PTT aracılığıyla yapılması; Yargı mercileri, Genel ve Katma Bütçeli daireler, Belediyeler, Köy Tüzel Kişilikleri, Barolar ve Noterler tarafından yapılacak tüm tebliğ işlemleri Tebligat Kanunun hükümleri çerçevesinde Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi veya memur vasıtasıyla yapılır.
Tebligatın Memur Vasıtasıyla Yapılması;
Madde 2 – (Değişik birinci fıkra : 6/6/1985 – 3220/2 md.) Diğer kanunlarda özel hüküm bulunması halinde veya tehirinde zarar umulan işlerde veya aynı yerde bulunan 1 inci maddede yazılı daire ve müesseseler arasında veya bu daire ve müesseselerde bulunan şahıslara yapılacak tebligat, kendi memurları veya mahalli mülkiye amirinin emriyle zabıta vasıtasıyla yaptırılır.
Zor kullanılmasını gerektiren veya hazırlık tahkikatına taallük eden vazifelerini zabıta tarafından yapılacağına dair olan hükümlerle bu kanunun ikinci babında yazılı hususi hükümler mahfuzdur.
Tebligatın PTT aracılığıyla yapılması genel ilke olmakla beraber aşağıda saymış olduğum durumlar memur aracılığıyla da yapılabilir;
- Diğer kanunlarda özel hüküm bulunması halinde,
- Tebligatın gecikmesinde sakınca bulunması halinde,
- Tebligat aynı yerde faaliyette bulunan madde 1’de sayılan tebliğ çıkarabilecek daire ve kurumlar arasında yapılması halinde, Örnek vermek gerekirse bir ilçede Adliye ile Kaymakamlık arasında tebligat yapılması halinde memur vasıtasıyla yapılabilir.
TEBLİGAT YAPILIRKEN YAPILAN MASRAFLAR
Tebligat yapılırken tebliğ işleminin yapılabilmesi için gereken zorunlu masrafların neler olduğu 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 3, 4, 5, 6 ve 7. Maddelerinde düzenlenmiştir.
ELEKTRONİK TEBLİGAT
Tebligat Kanununda Ocak 2011’de yapılan değişiklikle tebliğe elverişli bir elektronik adres vermek kaydıyla bu elektronik adrese tebliğ yapılmasını isteyen kişilere elektronik yolla tebligat yapılabileceği ve normal tebligat hükmünde olacağı ilkesi benimsenmiştir. İlgili kanun maddesi;
Elektronik tebligat:
Madde 7/a – (Ek : 11/1/2011-6099/2 md.)Tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabilir.
Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunludur.(1)
Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre elektronik yolla tebligatın zorunlu bir sebeple yapılamaması hâlinde bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılır.
Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Elektronik tebligatın teslim, bilgilendirme ve belgelendirme olmak üzere birçok fonksiyonu vardır;
Teslim fonksiyonu olarak bakıldığında e-tebligatın muhatabına ulaşmaması nerdeyse imkânsız görünmektedir. E-tebligat yapılacak kişinin mutlaka bir KEP( Kayıtlı Elektronik Posta) adresi bulunmaktadır. KEP adresi normal e postadan farklı olarak çalışmakta ve e-imza ile açılmaktadır. Bu sebeple muhatabına münhasır olduğu için fiziki tebligattan farklı olarak başka birine teslim gibi bir sorun ortaya çıkmamaktadır.
Bilgilendirme fonksiyonu açısından bakıldığında e-tebligat zaman ve mekandan bağımsız olarak muhatabına güvenli bir şekilde iletilmektedir. E-tebligat ilgili kanun maddesinde de yazıldığı üzere muhatabın KEP adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır. E-tebligat, içeriğinden muhatabını tam ve zamanında bilgilendirmesi fonksiyonu sebebiyle hukuk alanında önemli bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır.
Belgelendirme fonksiyonu açısından bakıldığında, KEP hizmet sağlayıcılar içeriği de dâhil tüm kayıtları zamanı damgasını da ekleyerek erişilebilir şekilde otuz yıl süreyle arşivinde saklamaktadır. Görüldüğü üzere e-tebligat sisteminin belgelendirme fonksiyonu olarak bakıldığında kusursuz bir sistem olarak görünmektedir.
E-tebligat fiziki tebligat ile hüküm doğurma açısından hiçbir farkı bulunmamaktadır. Bu sebeple hem güvenilir hem de teslim açısından kolay bir yoldur. Ayrıca tebligatın muhatap haricinde başka kişileri yapılması e-tebligat sisteminde mümkün değildir.
TEBLİGAT ESASLARI
Tebliğ evrakının nüshaları ve makbuz verilmesi:
Madde 8 – Tebliğ olunacak her nevi evrak, biri dosyasında konulmak ve diğeri tebliğ edilecek kimselere verilmek üzere lüzumu kadar nüshadan terekküp eder. Bu nüshalarda iş sahibi veya vekilinin imzası bulunur.
Tebliğ olunmak üzere salahiyetli mercilere verilecek evrakın her nüshasına bu mercilerce, verildiği tarih yazılır ve istenirse makbuz verilir.
Her nevi evrakın tebliğine ve davetiyelere ait tebliğ mazbataları dosyasına konur.
Tebliğ evrakı, tebliğ mazbatası içerisinde gönderilen her türden evraka denmektedir. Örnek vermek gerekirse, ödeme emri, mahkeme gerekçeli kararı, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, Yargıtay ilamı gibi evraklar tebliğ edilecek evraklardandır.
Madde metnine bakıldığı zaman, tebliğ olunacak evraklardan biri tebligata çıkaran mercideki dosyasına konulmak üzere tebliğ edilecek kişi sayısından bir adet fazla hazırlanır. Tebliğ olunmak üzere yetkili mercilere verilmek üzere tebliğ evrakının her örneğinde bu mercilerce verildiği tarih ve ilgilisi isterse alındı makbuzu verilir.
Tebliğ evrakı ile buna ait tebliğ mazbataları zarfının, tebliğ mazbataları dışında kalan kısmı tebliğ evrakını çıkartan merci tarafından düzenlenir. (Teb. lşl.Usul ve Esasları – Md.11/1)
Her türlü tebliğ evrakının ve davetiyelerin tebliğ mazbataları (tebligat parçaları) dosyasına konur (Teb.K.Uyg.Yönt mad. 13/3). Böylece tebligatın muhataba yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa hangi tarihte, kime yapıldığı, yapılamamış ise nedenleri anlaşılmış olur. Tebliğ mazbataları bir nevi kanıttır, ispat aracıdır.
Davetiyenin ihtiva edeceği kayıtlar:
Madde 9 – Davetiye aşağıdaki kayıtları ihtiva eder:
1. Tarafların ve varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile ikametgâh veya mesken yahut iş adreslerini,
2. Anlaşılacak şekilde kısaca tebliğin mevzuunu,
3. Davet edilen şahsın hangi mercide ve hangi gün ve saatte hazır bulunması lazım geldiğini ve bu merciin yerini,
4. Kanunlarına göre davetiye ve celpnamelere derci icabeden sair hususları,
5. Davetiyeyi çıkaran merciin mührünü ve mahkeme başkâtibinin ve diğer mercilerde salahiyetli memurun imzasını.
Yukarıda kanun maddesinde yazılı bulunan kayıtlar mutlaka tebligat zarfında yazılı bulunması gerekmektedir. Yasa koyucu bu konuda düzenleyici hüküm koymamış tam aksine ‘’ ihtiva eder’’ diyerek emredici hüküm koymuştur.
Yargıtay içtihatlarında da bu hususların tebligat zarfında bulunması gerektiğini aksi takdirde tebligatın usulsüz olacağını belirtmiştir. Yargıtay 2. HD. 2006/1427 Esas, 2006/7667 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ … Tebligat Kanununun 9/1. maddesi “taraflar adına çıkarılacak davetiyede tarafların ve varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile ikametgah veya mesken yahut iş adreslerini ihtiva eder.” hükmünü taşımaktadır. Davalı adına çıkarılan davetiyede, davalının ad ve soyadı yazılmamıştır. Tebligat bu haliyle Tebligat Kanununa aykırı olup, bu yön davalının savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul eksikliğidir. Kararın sırf bu nedenle bozulması gerekir. ‘’ Görüldüğü üzere Yargıtay’da Teb. Kan. Madde 9’da bulunan hususların tebligat zarfında mutlaka olması gerektiğine aksi takdirde tebligatın usulsüz olacağı hususunda içtihat birliğinde olmuşlardır.
Yargıtay 2. HD 1996/4496 Esas, 1996/5542 Karar sayılı bir diğer ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ .. Davetiyeler üzerinde bulunması gereken hususlardan bazılarının olmaması yahut eksik yazılması ancak taraflarca ilk itiraz olarak ileri sürülebilir. ( HUMK. m. 187/7 ) Bu konu taraflarca ilk itiraz olarak ileri sürülmediği takdirde hakim kendiliğinden dikkate alamaz. İleri sürülmüş olması halinde ise hadise seklinde incelenmesi ( HUMK. m. 222 – 225 ) talebin yerinde görülmesi halinde, davetiyenin iptaline ve yeniden usulüne uygun davetiye gönderilmesine karar verilmesi gerekir, davalının kendisine yapılan tebligatta eksiklik bulunduğuna dair herhangi bir itirazı yoktur. Bu yön gözetilmeden yazılı gerekçe ile kararın bozulması yerinde değildir. ‘’ Görüldüğü üzere, yapılan tebligat madde 9’da belirtilen hususları içermediğinde muhatap mahkemesine ilk itiraz olarak ileri sürüp tebligatın iptalini sağlayabilir ve yeniden tebligat yapılmasını sağlayabilmektedir. Bu sebeple kaçırmış olduğu süreleri tekrardan işlemesini sağlamaktadır.
BİLİNEN ADRESTE TEBLİGAT
Madde 10 – Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.
Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir.
Tebligat, tebliğ evrakında adı ve soyadı yazılmış bulunan şahsa yapılması gerekmektedir. Herhangi bir şahsa tebliğ yapılması ve bu şahsın tebligatı alması için medeni haklarını kullanma ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Aksi takdirde tebligat geçerli olmamaktadır. Muhatap, on sekiz yaşından küçük veya kısıtlı ise tebligat veli veya vasiye yapılır. Sınırlı ehliyetliler ise kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullandığı takdirde bu hususla ilgili tebligatı alabilirler.
Tebliğle başlaması öngörülen süreler, tebliğin gerçek muhataba ya da kanunda tebliğ almaya yetkili kılınan kimselere yapılmasından itibaren işlemeye başlar. Tebliğ tarihi muhataba veya tebliğ almaya yetkili kılınan şahıslara verilme tarihidir.
Tebligat ilgili kanun maddesinde yazıldığı üzere muhatabın bilinen en son adresine yapılır. Ayrıca bir kimseye tebliğ evrakında yazılı bulunan başka bir adreste de tebligat yapılabilir. Bu tebliğin geçerli olabilmesi için muhatabın kabulüyle mümkün olmaktadır.
Yargıtay 8. HD. 2017/10340 Esas, 2017/4641 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ … 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 Sayılı Kanun’un 3. maddesiyle eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır. Takip dosyasında, borçlunun bilinen en son adresine tebligat yapılmadan doğrudan tebliğ mazbatası üzerine “mernis adresi” şerhi düşülerek 7201 Sayılı TK.nun 21/1 maddesine göre yapılan tebliğ işlemi usulsüz olup Mahkemenin aksi yöndeki değerlendirmesi de hatalı olmuştur. ‘’ Görüldüğü üzere asıl olan tebligatın ilk başta bilinen adresine yapılmasıdır. Ancak muhatap bilinen adresinde bulunmazsa ve tebliğ işlemi gerçekleşmezse mernis adresine tebligat yapılabilir.
Yargıtay 8. CD. 2016/1500 Esas, 2017/2901 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ .. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde de belirtildiği üzere, sanığın yokluğunda verilen kararın bilinen en son adresine yapılması, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya bu adrese tebligat yapılamaması halinde ise adres kayıt sistemindeki adresin bilinen en son adres olarak kabul edileceği ve tebligatın buraya yapılması gerekmekte olup incelemeye konu olayda, sanık …’un bilinen en son adresinin 06.05.2014 tarihinde alınan savunmasında bildirdiği adres olmasına karşın, sanığın bildirdiği adresten farklı adrese çıkartılan tebligatın geçersiz olduğu…. ‘’
VEKİLE VE KANUNİ TEMSİLCİYE TEBLİGAT
Madde 11 – (Değişik birinci fıkra : 6/6/1985 – 3220/5 md.) Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır. Ancak, Ceza Muhakemeleri Usulu Kanununun, kararların sanıklara tebliğ edilmelerine ilişkin hükümleri saklıdır.
(Ek ikinci fıkra: 11/1/2011-6099/4 md.) Avukat tarafından takip edilen işlerde, avukatın bürosunda yapılacak tebligatlar, resmî çalışma gün ve saatleri içinde yapılır.
Kanuni mümessilleri bulunanlara veya bulunması gerekenlere yapılacak tebligat kanunlara göre bizzat kendilerine yapılması icap etmedikçe bu mümessillere yapılır.
Vekil aracılığıyla takip edilen dava işlerde tebligat vekile yapılır. Aksi halde yapılan tebligat usul ve yasaya aykırı olmaktadır. Vekile yapılmış olan tebligat asıla yapılmış sayılır. Yani tebligat asıla yapılmış gibi hüküm ifade etmektedir. Tebligat birden fazla vekile yapılmış ise bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi esas tebliğ tarihi sayılmaktadır.
Velayet altındakilere yapılan tebligat Medeni Kanun gereğince bunların velilerine yapılması gerekmektedir. Eğer muhatap kısıtlıysa tebligat vasi olarak atanan kişiye yapılması gerekmektedir.
Yargıtay 12. HD. 2017/1401 Esas, 2017/5477 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ İcra dosyasında borçlunun vekili ile borca itiraz etmesi nedeniyle, takipte vekille temsil edildiğinden, ödeme emri tebligatının vekile yapılması gerekir. Emredici nitelikteki düzenlemelerden kaynaklanan yasal zorunluluğa aykırı olarak, vekili varken asile gönderilen ödeme emri tebligatı yok hükmünde olup sonuç doğurmaz.’’ Görüldüğü üzere vekil varken asile yapılan tebligatın geçersiz olduğu tartışmasız olmakla beraber Yargıtay içtihatlarında da vurgulanmıştır.
AYNI KONUTTA OTURAN KİŞİLERE VEYA HİZMETÇİYE TEBLİGAT
Madde 16- (Değişik: 19/3/2003-4829/2 md.)
Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.
Aynı konutta oturan kişi aileden biri olsa dahi geçici değil sürekli oturmak durumunda olmalıdır. Kısacası tebligatın yapılabilmesi için, ‘’ aynı konutta sürekli birlikte oturma’’ şartının sağlanmış olması gerekmektedir. Aksi takdirde tebligat usulsüz olmakta iptal edilip yeniden tebliğe çıkarılması gerekmektedir. Tebliğ aynı konutta oturan birine yapılmışsa neden muhatabına yapılmadığının ve tebligatının kime yapıldığının mazbataya yazılması gerekmektedir.
Yargıtay 12. HD. 2014/28779 Esas, 2014/26797 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ … 7201 Sayılı Kanunun 16. maddesine göre muhatap adına ikamet adresinde yapılacak tebligatın geçerli olabilmesi için tebligat yapılan şahsın muhatapla birlikte aynı konutta oturması da zorunludur. Şikayetçi borçlu vasisi, birleşen dosyada kendisine ve kısıtlıya satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğini, satış ilanı tebliğ evrakında geçen Muzaffer Keskin ile aynı evde ikamet etmediğini iddia ettiğine göre bu maddi olgu her türlü delille ispatlanabileceğinden,..’’ Görüldüğü üzere, tebligatın usulüne uygun olabilmesi için tebliğ yapılan kişi muhatabın aynı adresinde ikamet etmesi ve bu ikamet geçici değil sürekli bir biçimde olması gerekmektedir.
Yargıtay 12. HD. 2012/29472 Esas, 2013/2158 Karar sayılı bir başka ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ Şikayetçi borçlunun adresine çıkarılan ve tebliğ edilen taşınmaz açık artırma ilanı tebligatının incelenmesinde, muhatab ile babanının aynı çatı altında birlikte oturduklarına dair bir meşruhat yazılmaksızın babasına yapılan tebligat usulsüzdür.’’ Görüldüğü üzere, tebligatın aynı konuttaki oturan kişi yapılması ve tebligatın usulüne uygun yapılabilmesi için tebliğ parçasına bir şerh konulması gerekmektedir. Aynı konutta oturduklarına dair şerh konulmadığı takdirde tebligat usulsüz olmakta ve iptali gerekmektedir.
Yargıtay 17. HD. 2008/1261 Esas, 2008/4598 Karar sayılı bir başka ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ Kendisine tebligat yapılacak kişi adresinde bulunmaz ise tebliğ kendisi ile birlikte aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır. Tebligatın geçerli olabilmesi için tebligatı alan kişinin veya aile efradının muhatapla birlikte oturması şarttır. Muhatapla birlikte oturmayan kişilere yapılan tebligatlar usule aykırıdır. Dosya kapsamından, tebligat yapılan kişinin muhatap ile aynı konutta oturmadığı, akrabalık bağı olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yapılan tebligat geçersizdir.’’
MUHATABIN MUVAKKATEN BAŞKA YERE GİTMESİ
Madde 20 – (Değişik : 6/6/1985 – 3220/6 md.)
13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır.
(Değişik son cümle: 19/3/2003-4829/4 md.) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren on beş gün sonra yapılmış sayılır. (2)
Tüzel kişiliği bulunan resmi ve özel kurumların, dernek, şirket veya kooperatif gibi müesseselerin memur ve görevlileri yahut askeri birliklerin nöbetçi amiri veya subayı, muhatapla aynı konutta sürekli oturan kişi, muhatabın işyeri adresinde daimi memur veya müstahdemi, otel, hastane, fabrika ve okul gibi yerlerde muhatabın bulunduğu kısmın amiri; YANİ, 13, 14, 16, 17 ve 18. maddeler uyarınca Muhatabın yerine kendilerine tebligat yapılabilecek kişiler, muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiğini beyan ederlerse; bu durum ve beyanı veren kişinin kimliği tebliğ mazbatasına yazılarak, altı beyanı yapan tarafından imzalanır ve tebliğ evrakı bu kişilere verilir. Bu kişiler tebliğ evrakını almaya mecburdurlar.
Muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiğini beyan eden kişi, bu beyanını imzalamaktan kaçınırsa, tebliğ memuru bu durumu da tebliğ mazbatasına yazarak imzalar. Tebliğ evrakının almaktan kaçınılması halinde tebligat; Tebliğ imkânsızlığı durumunu düzenleyen Tebligat Kanunu 21.maddesi hükümlerine göre yapılır.
Tebliğ tarihi, tebligatın sayılan kişilere yapılması halinde bu kişilere verildiği tarih, tebliğ evrakının almaktan kaçınılması halinde kapıya yapıştırılma tarihinden itibaren on beş gün sonra tebliğ yapılmış sayılır.
Yargıtay 2. HD. 2012/7694 Esas, 2013/8714 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ Tebligat Kanununun 20, 21 ve tebliğ tarihinde yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğünün 28. maddesi gereğince: muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlarda hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz iseler, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması gerekir. Gösterilen şekil, geçerlilik koşuludur ( YHGK’nun 29.12.1993 tarihli 1993/18-778-876 Sayılı kararı ). Olayda dava dilekçesinin tebliğine dair mazbatada, beyanına başvurulan komşu K. Günaydın’ın imzası bulunmadığı gibi. İmzadan imtina ettiğini dair bir ibare de yazılmamıştır. Bu hali ile davalıya dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği geçersizdir. Bu durum, savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır. O halde, mahkemece davalıya dava dilekçesi ve duruşma gününün usule uygun olarak tebliği ve gösterdiği takdirde delillerinin toplanmasıyla hâsıl olacak sonuca göre karar vermek gerekirken, davalının yokluğunda hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.’’ Görüldüğü üzere, tebligat muhatabın nerede olduğunu bilen birine yapıldığı vakit o kişilerin beyanları ve imzası alınması gerekmektedir. Eğer söz konusu kişiler imza etmeden imtina ederlerse bu husus tebligat zarfına şerh düşürülmesi gerekmektedir. Bu durum tebligatın geçerlilik koşuludur. Aksi halde tebligat geçersiz olmaktadır.
TEBLİĞ İMKÂNSIZLIĞI VE TEBELLÜĞDEN İMTİNA
Madde 21 – (Değişik : 6/6/1985 – 3220/7 md.)
Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. (1)
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(Ek: 19/3/2003-4829/5 md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar. (2)
Tebliğ evrakında gösterilen adreste, muhatap ya da muhatap yerine kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri bulunmazsa ya da bulunup da tebliğ evrakını almaktan kaçınırlarsa yani imza atmaktan imtina ederlerse, tebligat 21.maddeye göre yapılır.
Tebliğ imkânsızlığı iki durumda karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birincisi adreste bulunmama diğeri ise tebellüğ ehliyetine sahip olmamaktır. Gösterilen adreste muhatap veya muhatap adına tebligatı kabule yetkili şahıslardan hiç birinin bulunmaması durumu hem uygulama da hem de mevzuatta tebliğ imkânsızlığı olarak nitelendirilmektedir. Muhatap adına kendisine tebligat yapılacak olan şahsın, görünüşe göre 15 yaşından aşağı veya bariz bir şekilde ehliyetsiz olması ve o adreste muhatap yerine tebligat yapılacak başka bir şahsın bulunmaması ise tebliğ imkânsızlığı olarak nitelendirilmektedir(4).
Tebellüğden imtina ise, kendisine tebligat yapılabilecek kişilerin tebliğ almamasıdır. Bu durumda, bu durum tebliğ evrakına bu şekilde geçirilerek memur tarafından imzalanır ve Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi ve Tebligat Tüzüğü’nün 30. maddesi hükümlerine uygun olarak işlemlerin tamamlandığı tarih, tebliğ tarihi kabul edilir. Başka bir ifade ile muhatap veya muhatap adına tebligatı kabul yetkisi olan şahıslar tebliğ evrakını tebellüğ etmek istemezlerse tebligatı kabulden kaçınabilirler, ancak bu durumda Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi hükümleri uygulanacaktır(5).
Yukarıda açıklanan durumlar (tebligat imkânsızlığı veya tebellüğden imtina) oluştuğu takdir sırasıyla aşağıda sırasıyla yazılmış bulunan işlemler uygulanacaktır. Aşağıda yazılmış işlemler sırasıyla yapılması gerekmekte ve bu koşul geçerlilik şartıdır. Aksi takdirse usulsüz tebligat olmaktadır;
- Tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden (azalardan) birine yahut polis ya da jandarma karakolunda görevli zabıta amir veya(4829 sayılı yasadan önce “ve” ibaresi idi) memuruna imza karşılığı verir.
- Görevli tebliğ memuru evrakı kime verdiğini belirten ihbarnameyi doğru adresteki kapıya yapıştırır. Apartman dairesinde oturuyorsa apartmanın girişine değil oturulan dairenin kapısına yapıştırır. Bu ihbarname kapıda 10 gün süreyle kalması gerekmektedir.
- Ve komşulardan birine, varsa yönetici ya da kapıcıya haber verir.
- Bu işlemlerden sonra tebliğ memuru, yukarıda sayılan yaptığı işlemleri, ihbarnamenin kapıya asıldığı tarihi, evrakı kime, hangi nedenle verdiğini, kısaca sırasıyla yazar ve mazbatayı(tebligat parçasını) ilgili mercie iade eder.
Yargıtay 13. HD. 2011/2660 Esas, 2011/10457 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ Dava dilekçesi ve duruşma günü tebligatı davalıya muhatap aranılan saatlerde işinde olduğundan bahisle Tebligat Kanunu 21. maddesine göre yapılmıştır. Tebligat Kanunu 21. maddesi ve Tebligat Tüzüğü 28. maddesine göre muhatap adreste bulunduğu halde tebligatın yapılacağı sırada adreste hiç kimse bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması, sonra da tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar azasından birine veya zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim ederek tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesi gerekir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır.’’ Görüldüğü üzere madde 21’deki tebligat usulü yukarıda açıkladığımız sıraya yapılması gerekmekte aksi takdirde yapılan tebligat usulsüz olmaktadır. Yapılan tebligatın usulsüz olması sebebiyle iptali gerekmektedir. Son olarak yapılan tebligatın öngörülen sürelerin başlaması için tebliğ tarihi ihbarnamenin kapıya yapıştırılma tarihi kabul edilmektedir.
Yargıtay 3. HD. 2010/23006 Esas, 2011/8 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ Dava dilekçesi ve duruşma gününün davalıya bildirilmesine ilişkin davetiye parçasında “muhatap evde olmadığından mahalle muhtarı Cemalettin Meral’a tebliğ edildi” şeklinde tebliğ yapılmıştır. Bu tebligat, Tebligat Kanununun 21 ve Tebligat tüzüğünün 28.maddesine aykırıdır. Zira muhatabın evde bulunmamasının sebebi yazılmadığı gibi bu sebebi bilebilecek komşu, kapıcı yönetici v.s. kişilerden sorulmamış, 2 nolu ihbarname kapıya yapıştırılmamış, komşunun v.s. kişilerin imzaları alınmamış ve imzadan imtina edip etmedikleri yazılmamış olup, bu haliyle tebligat usulsüzdür, davadan davalı haberdar edilmeden dava davalının yokluğunda bitirilmiştir. Bu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir. ‘’ Görüldüğü üzere, tebligatın 21.maddedeki şartlar yerine getirilmediği için usulsüz sayılmış ve muhatap hakkında verilen mahkûmiyet hükmü bu sebeple bozulmuştur.
YAŞ VE EHLİYET ŞARTI
Madde 22 – Muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran on sekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması lazımdır.
Tebliğ evrakında gösterilen adreste muhatap yerine tebliğ işlemi yapılan kimse dış görünüşüne göre 18 yaşından küçük olmaması ve görünür bir şekilde ehliyetsiz olmaması gerekmektedir. Aksi takdirde bu kişilere yapılmış olan tebligatlar usulsüz olmaktadır. Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 34/2.maddesi akıl hastalığı, akıl zayıflığı veya diğer bir hastalık ya da engel sebebiyle kendisi ile anlaşma imkânı olmayan kişiyi ehliyetsiz saymıştır.
Adreste bulunan kişi görünüşe göre on sekiz yaşından aşağı veya açık bir şekilde yukarıda yazılı hallerden biriyle ehliyetsiz olduğu anlaşılır, o adreste muhatap yerine tebligat yapılabilecek başka kimse de bulunmazsa, tebliğ imkânsızlığı durumu ortaya çıktığından yönetmelik 34/3.md. gereğince, Yönetmeliğin 30 ve 31.madde ve Teb. Kan. Madde 21 hükümlerine göre tebligat yapılır.
Yargıtay HGK. 2007/5-835 Esas, 2007/850 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ …. 7201 sayılı Tebligat Kanununun 16. maddesine göre yapılan tebligatın geçerli olması için 7201 sayılı Tebligat Kanununun 22. ve Tebligat Tüzüğünün 32. maddelerine göre, Muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surete ehliyetsiz bulunmaması gerekir. Yargılama aşamasında davacılar vekilince ibraz edilen ve 27.3.1989 tebliğ tarihinden daha önceki tarihlerde düzenlenmiş bulunan 16.2.1988 ve 14.4.1988 tarihli raporlara göre, tebligatı alan M. T. ‘nin tebliğ tarihi itibariyle akıl hastalığına müptela olduğu ve cezai ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. 1985 yılından 1987 yılına kadar psikotik hastalığı nedeniyle aralıklarla tedavi ve müşahede altında tutulan ve nihayet 18.12.1987 tarihinde işlediği adam öldürmek suçundan, bu rahatsızlığı nedeniyle cezai ehliyeti bulunmadığına dair hakkında rapor tanzim edilen M. T. ‘nin, kısa bir süre sonra yapılan tebligatı almaya ehil bulunmadığı kuşkusuzdur. O halde, sözü edilen geçersiz tebligatın, 30 günlük hak düşürücü süreye başlangıç sayılması olanaklı değildir.’’ Görüldüğü üzere, muhatap haricinde başka bir kişiye tebligat yapılması halinde tebligat yapılan kişinin görünüşüne nazaran on sekiz yaşından büyük olması ve bariz bir surette ehliyetsiz olmaması gerekmektedir. Aksi takdirde tebligat usulsüz olmakta ve geçersiz olmaktadır.
Yargıtay 2. HD. 2004/3850 Esas, 2004/4594 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ Tebligat Yasası’nın 4829 sayılı Yasa ile değişik 22. maddesine göre “muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması lazımdır.” Davalı koca adına çıkarılan dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye 30.01.1998 doğumlu R.A.ya tebliğ edilmiştir. R.A. tebliğ tarihinde 18 yaşından küçük olduğundan bu tebligat geçersizdir. Bu husus davalının savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır. Şu halde sırf bu yönden kararın bozulması gerekir.’’ Görüldüğü üzere tebligatı alan kişi görünüş itibariyle 18 yaşından küçük olması halinde tebligatın geçersiz olacağı Yargıtay içtihatlarında da vurgulanmıştır.
İLANEN TEBLİGAT
Madde 28 – Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır.
Yukarı ki maddeler mucibince tebligat yapılamayan ve ikametgâhı, meskeni veya iş yeri de bulunamayan kimsenin adresi meçhul sayılır.
Adresin meçhul olması halinde keyfiyet tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tespit edilir. (Değişik ikinci cümle: 19/3/2003-4829/9 md.) Bununla beraber tebliği çıkaran merci, muhatabın adresini resmî veya hususi müessese ve dairelerden gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla tahkik ve tespit ettirir.
Yabancı memleketlerde oturanlara ilanen tebligat yapılmasını icabettiren ahvalde tebliği çıkaran merci, tebliğ olunacak evrak ile ilan suretlerini yabancı memlekette bulunan kimsenin malum adresine ayrıca iadeli taahhütlü mektupla gönderir ve posta makbuzunu dosyasına koyar.
Tebligat Kanunu’nun uygulandığı tüm dava ve işlemlerde, tebligat çıkarmaya yetkili bütün merciler tarafından, koşullarının gerçekleşmesi halinde İlan Yoluyla Tebligat mümkündür. İlânen Tebligat, bir çeşit tebliğ imkânsızlığı durumu olup, adresin aranmasına rağmen hiç bulunamaması ve bilinememesi durumunda başvurulan son çaredir. (Yön. Madde 48/4)
İlanen tebligat yapılabilmesi için gerekli olan koşullar şunlardır;
- Tebligat yapılan muhatabın kimlik bilgilerinin belirli olması,
- Muhatabın adresinin meçhul olması( bilinememesi),
- Muhatabın adresinin soruşturulmasına rağmen bulunamaması,
Yukarıdaki sayılmış olan şartlardan biri sağlanamazsa ilanen tebligat yapılamaz. Ayrıca ilanen tebligat yapılabilmesi için ilan ücretlerinin yatırılması gerekmektedir. Aksi takdirde ilanen tebligat yapılamaz.
İlan şekli:
Madde 29 – İlan suretiyle tebliğ, tebliği çıkartacak merciin mucip sebep beyanıyla vereceği karar üzerine aşağıdaki şekilde yapılır.
1. İlan alakalının ıttılaına en emin bir şekilde vasıl olacağı umulan ve varsa (…) (1) tebliği çıkaran merciin bulunduğu yerde intişar eden birer gazetede ve ayrıca elektronik ortamda yapılır.
2. Tebliğ olunacak evrak ve ilan sureti, tebliği çıkaran merciin herkesin kolayca görebileceği bir yerine de asılır.
(Değişik: 6/6/1985 – 3220/9 md.) Merci, icabına göre ikinci defa ilan yapılmasına karar verebilir. İki ilan arasındaki müddet bir haftadan aşağı olamaz. Gerekiyorsa ikinci ilan, yabancı memleket gazeteleriyle de yaptırılabilir.
İlanen tebligat iki aşamada yapılır; Birinci aşama tebliğ olunacak evrakın gazete yolu ile ilanın yapılmasıdır. İlanın, muhatabın en güvenli, en kolay ve en çabuk öğrenebileceği düşünülen gazetede yapılması kuraldır. Bu özellikleri taşıyan gazetenin seçimi ve takdiri tebliği çıkaran merci ya da kişiye aittir. Eğer tebliği çıkaran merciin bulunduğu yerde gazete yayımlanıyorsa ayrıca bir diğer gazete ile ilan yapılmasına gerek yoktur. Köy ya da kasabalar açısından, bağlı oldukları ilçede gazete çıkıp çıkmadığı araştırılmalıdır. İkinci aşama ise tebliğ olunacak evrak ve ilan sureti tebliğ çıkaran mercide herkesin kolayca görebileceği bir yere asılmasıyla olur. İlanen tebligatın geçerli olabilmesi için her iki maddede yazılı aşamaların da gerçekleşmesi gerekir. Yani tebliğ olunacak evrak ve ilan sureti; hem gazete ile ilan edilecek hem de mercide herkesin görebileceği uygun bir yere asılacaktır. Merciin uygun bir yerine asılan evrak ve ilan sureti 1 ay süre ile asılı kalır. (Yön. Madde 49)
İlanen tebligat, ilanın asıldığı ve gazetelerde yayımlandığı tarihlerden sonuncusunu izleyen günden itibaren yedi günün bitiminden sonraki gün yapılmış sayılır. Merci on beş günü geçmemek üzere bu süreyi uzatabilir. Sürenin hesaplanmasında son ilan günü sayılmaz.( Yedi gün, son ilan gününden itibaren başlatılır.) 7 gün bitirilecek sekizinci gün tebliğ yapılmış sayılacaktır. Örneğin, İlanen tebligatın gazetede en son 18.07.2017 tarihinde yayımlandığını kabul edersek, 18.07.2017 tarihinden itibaren 7 gün sayılıp, sonraki gün olan 25.07.2017 tarihinde muhataba tebliğ yapılmış olarak kabul edilecektir.
Yargıtay 7. CD. 2006/10711 Esas, 2009/4435 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ’’ Dosyada tebligat yapılması istenen kişilerin araştırıldığına veya dosyanın eksiklik giderilmesi için iade edilmesinden sonra anılan kişilere tebligat çıkarıldığına dair herhangi bir belge bulunmadığı gibi, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 29. maddesinde, “ilan alakalının ıttılaına en emin bir şekilde vasıl olacağı umulan ve varsa ayrıca tebliği çıkaran merciin bulunduğu yerde intişar eden birer gazetede yapılır” hükmü mevcut olup bu düzenleme karşısında, kolayca ulaşma ve tebligatı öğrenme olanağını kısıtlayan Resmi Gazete yoluyla yapılan ilanen tebligatın usulüne uygun bulunmadığı gözetilerek karar verilmelidir. ‘’ Görüldüğü üzere, tebligatın muhatabın en kolay ulaşabileceği gazete ile yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde tebligat geçersiz sayılmaktadır.
Yargıtay 2. HD. 2005/11636 Esas, 2005/14203 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ ….. Davalının adresi vergi dairesinden araştırılmadan ilanen tebliğ yoluna gidilmesi doğru olmadığı gibi; ilanen tebliğ, tebliğ merciinde asılmadığından Tebligat Kanununun 29/2. maddesi, Tebligat Tüzüğünün 47/2. maddesine de aykırı olup usul ve yasaya aykırıdır.’’ Görüldüğü üzere, ilanen tebligat yapılabilmesi için yukarıda saymış olduğumuz şartlar sağlanması gerekmektedir. Muhatabın adresi meçhul değilse ilanen tebligat yapılamaz. Aksi hale tebligat hüküm doğurmayacaktır.
USULSÜZ (USULE AYKIRI) TEBLİGAT
Madde 32 – Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.
Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.
Yapılmış olan bir tebligat, tebligat hukuk mevzuatlarında belirtilen usullere aykırı bir şekilde yapılmış ise bu tebligat usulsüz olmaktadır. Usulsüz tebligat söz konusu olunca muhatap mahkemesine ilk itiraz olarak itiraz edebilmektedir. Muhatap belirtmediği sürece tebligat geçersiz olmamaktadır. Mahkemece re’sen bu husus dikkate alınmamaktadır.
Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliği öğrenmiş ise geçerlidir. Aksi takdirde tebligat yapılmamış sayılır. Muhatap, her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alırsa ya da bunların içeriğini öğrenirse tebliği öğrenmiş sayılır. (Yön. Madde 53)
Usule aykırı yani usulsüz tebligatta, tebliğ tarihi muhatabın haberdar olduğunu beyan ettiği tarihtir. Tebliğin usulüne aykırı yapılmış olması halinde, muhatabın tebliği öğrendiğinin ve bunun tarihinin iddia ve ispatı mümkün değildir. ( Yön. Md. 53)
Yargıtay 12. HD. 2016/9754 Esas, 2017/1448 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ‘’ Dava, ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğü şikâyetine ilişkindir. Öncelikle kendisine tebliğ yapılacak şahsın adreste bulunmadığı tespit edilerek mazbataya yazılmalı, daha sonra aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine tebligat yapılmalıdır. Muhatap yerine tebligat yapılan kişinin de tebellüğe ehil olduğunun mazbataya yazılması gerekmektedir. Somut olayda, borçluya yapılan ödeme emri tebliğine dair tebliğ mazbatasının incelenmesinde; ödeme emrinin; “Aynı konutta birlikte oturan annesi imzasına tebliğ edildi.” açıklaması ile Tebligat Kanunu’nun 16. maddesine göre tebliğ edilmek istendiği anlaşılmaktadır. Ödeme Emrinin, anılan mevzuat gereği, tebliğ memurunca, muhatap borçlunun adreste bulunup bulunmadığı ve muhatap yerine tebliğ yapılan şahsın tebellüğe ehil olduğu tespit ve tevsik edilmeksizin doğrudan aynı konutta kalan annesine tebliğ edilmesi usulsüzdür. Tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilecektir. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Bu durumda, aksine bir belge bulunmadığı sürece, muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihi, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Söz konusu icra takip dosyasında usulsüz tebliğe ilişkin, icra mahkemesine başvuru tarihinden daha önceden muttali olunduğuna dair bir belge bulunmadığına göre, şikâyetçinin en geç şikayet tarihi itibariyle usulsüz tebligata muttali olduğunun kabulüyle tebligat usulsüzlüğü şikayetinin bu sebeple kabulüne ve bu tarihe göre tebliğ tarihinin düzeltilmesi gerekmektedir. O halde mahkemece, borçlunun ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne dair şikâyetinin kabulüyle tebliğ tarihinin 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.’’ Görüldüğü üzere, usulsüz tebligat söz konusu olan durumlarda tebliğ tarihi muhatabın beyan ettiği tarih olarak esas alınması gerekmektedir. Aksi ancak bir belgeyle ispatlandığı takdirde muhatabın beyan ettiği tarih esas alınmayacaktır.
ADRES DEĞİŞTİRMENİN BİLDİRİLMESİ MECBURİYETİ
Madde 35 – Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
(Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.
(Değişik: 19/3/2003-4829/11 md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.
(Ek : 6/6/1985 – 3220/12 md.; Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır.
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Daha önce yurt dışındaki adresine tebligat yapılmış Türk vatandaşı, yurt dışı adresini değiştirir ve bunu tebliğ çıkaran mercie bildirmez, adres kayıt sisteminden de yerleşim yeri adresi tespit edilemezse, bu kişinin yurt dışında daha önce tebligat yapılan adresine Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğunca 25/a maddesine göre gönderilen bildirimin adrese ulaştığının belgelendiği tarihten itibaren otuz gün sonra tebligat yapılmış sayılır.
Buna göre, daha önce kendisine veya gösterdiği adresteki tebliğ evrakını almaya yetkili kimselere tebligat yapılan kimse, değişen yeni adresini tebliğ çıkaracak yargı merciine bildirmez ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde 35. maddeye göre (kazai) tebligat yapılmasına karar verilir.
35. madde uygulanma koşulları şunlardır;
- Tebligatın daha önce aynı adreste muhataba ( ya da onun adına tebligatı almaya yetkili kimselere) en az bir kez yapılmış olması.
- Muhatabın taşındığı yeni adresi ilgili yargı merciine bildirmemiş olması.
- Tebliğle görevli memurun, adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin tespit edilememiş olması.
Yukarıda sayılan şartlar sağlanmadığı sürece 35. Madde uygulanmaz. Aksi takdirde yapılan tebligat usulsüz olmaktadır. Örnek olarak Yargıtay kararı; “Sanık adına çıkartılan duruşma davetiyesinin, herhangi bir adres değişikliği söz konusu olmadığı halde 7201 sayılı Yasa’nın 35. maddesine göre tebliğ edildiği, dolayısıyla usulüne uygun bir tebligat bulunmadığı, ıttıla (öğrenme) nın da söz konusu olmadığı, bu suretle de savunma hakkının kısıtlandığı gözetilmeden yazılı biçimde mahkûmiyet kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 8. CD. 25/01/1994 tarih, 1221-379 sayılı kararı)
Yukarıda yazılı bulunan şartlar sağlandığı vakit; Tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına iki gün kalmak şartıyla asılır. Tebliğ tarihi, eski adresteki binanın kapısına asılma tarihidir. Bir defa 35. Maddeye göre tebligat yapıldığı vakit artık bütün tebligatlar eski adresteki binanın kapısına yapıştırılmak suretiyle yapılır.
Yargıtay 21. HD. 2015/17262 Esas, 2016/15517 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ” Anılan maddeler çerçevesinde davalı … Taşımacılık İnş. San ve Tic. Ltd. Şti’ne, çıkartılan gerekçeli karar ve davacı temyiz dilekçesinin tebliğine dair tebligatın usulüne uygun tebliğ edilmediği anlaşılmakla; Öncelikli olarak tebligatın TK 12, 13.maddesine göre tebliği, tebligat imkansızlığı halinde ise TK 35.maddesi hükmüne göre şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresine tebligatın yapılarak, tebligat parçasının dosyaya eklenmesi.. ” Görüldüğü üzere madde 35’e göre tebliğ yapılması için diğer maddelerde öngörülen yolların tüketilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde direkt madde 35’e göre tebliğ yapılması usul ve yasaya aykırı olmaktadır.
Yargıtay 12. HD. 2016/28231 Esas, 2016/22743 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ” Somut olayda, borçlu şirketin takip talebinde bildirilen; adresine çıkarılan ödeme emri tebliğ evrakının, muhatabın gösterilen adresten ayrıldığı şerhiyle tebliğ edilemeden iade edildiği, borçlu şirketin adresinin ticaret sicil memurluğundan sorulduğu, ticaret sicilinde kayıtlı adresinin; aynı adres olduğunun bildirildiği, ödeme emrinin, borçlu şirketin belirtilen ticaret sicil adresine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği görülmekle TK’nun 35. maddesine göre, borçlu şirketin ticaret sicili adresine tebligat yapılabilmesi için, bu adrese daha önce bir tebligatın çıkarılması, ancak tebligatın yapılamamış olması yeterli olup, somut olayda borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresine çıkarılan tebligat, TK’nun 35. maddesine göre usulüne uygun bulunmaktadır. ” Görüldüğü üzere madde 35’e göre tebligat yapılabilmesi için muhatabına daha önceden tebligat yapılması ve o adreste tebligat işleminin gerçekleşmemesi gerekmektedir.
Yargıtay 4. CD. 2016/12703 Esas, 2016/13448 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ” Kararın kesinleşmesinden sonra infaz aşamasında çağrı kağıdının önce ilk karardaki adresine tebliğe çıkarıldığı, bu adreste bulunan hükümlünün annesinin oğlunun elektrikçi olarak çalıştığını, hak kaybına uğramaması için çağrı kağıdının işyeri adresine tebliğ edilmesini istemesi üzerine, anılan adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ dönmesi nedeniyle aynı adrese Tebligat Kanununun 35.maddesine göre tebligat yapıldığının anlaşılması karşısında, hükümlünün sonradan bildirilen ve daha önce tebligat yapılmamış olan adresin MERNİS adresi olmamasına rağmen Tebligat Kanununun 35.maddesi uyarınca yapılan tebligat geçerli olmadığından.” Görüldüğü üzere 35.maddeye göre tebligat yapılabilmesi için muhatabın tebligat yapılan bilinen en son adresinde iade edilmiş olması daha sonra 35’e göre çıkarılacak tebligatın ise memis adresine yapılması gerekmektedir.
Yargıtay 17. HD. 2014/18166 Esas, 2014/14346 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ” Davalı malik Y. T.’e Trafik Müdürlüğündeki adresine Tebligat Kanunu 35. madde uyarınca dava dilekçesini tebliğe çıkarmıştır. Davalının mernis adresi belirlenerek dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmelidir. Mahkemece usulüne uygun olarak Tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere 35. Maddeye göre tebligat yapılabilmesi için öncelikle muhatabın mernis adresine tebligat çıkarılmalı ve bu tebligat iade edilmelidir.
Yargıtay 18. HD. 2013/5082 Esas, 2013/7321 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ” Tebligat Kanunu ‘nun 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesi daha önce usulüne uygun tebligat yapılmış olması şartına bağlıdır. Usulüne uygun tebligat yapılmadığından mahkemenin gerekçeli kararının Tebligat Kanunu ‘nun 35. maddesine göre tebliği geçersizdir. Bu nedenle adı geçen davalılara usulüne uygun olarak mahkemenin gerekçeli kararının tebliğinin yapılması gerekir. Adı geçen davalılara mahkemenin gerekçeli kararı Tebligat Yasası’nın 21. maddesi gereğince tebliğ edilmiş ise de yapılan tebliğ komşu imzası alınmadığından Tebligat Yasası’nın 21.maddesi ve Yönetmelik hükümlerine uygun değildir. Davalılardan adı geçene mahkemenin gerekçeli kararının, Tebligat Kanununun 2111. maddesine göre, muhatap evde bulunmadığından görevliye haber verilerek tebliğ edildiği bildirilmiş ise de, görevlinin yönetici veya kapıcı olup olmadığı hususu anlaşılamadığından yapılan tebligat usulüne uygun olmayıp, bu nedenle adı geçen davalıya mahkemenin gerekçeli kararının tebliğ edilerek temyiz süresinin beklenmesi gerekir. ”
CELSE ESNASINDA VEYA KALEMDE TEBLİGAT
Madde 36 – (Değişik: ll/1/2011-6099/10 md.)
Celse esnasında veya kalemde, soruşturmaya, davaya ya da takibe ait evrakın, taraflara, ilgili üçüncü kişilere, katılana veya vekillerine tutanağa geçirilmek suretiyle veya imza karşılığında, tebliğ konusu belirtilerek tevdii, tebliğ hükmündedir. Bu durumda ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmesi gerekmez ve masraf da alınmaz.
Duruşmalarda yapılan tebliğ konusunda çıkabilecek uyuşmazlıkları önlemek amacıyla tebliğin duruşma sırasında elden yapıldığı hususu Hakim tarafından duruşma tutanağına yazdırılarak, mümkünse tarafların imzalarının da alınması uygun olur. Belgenin taraflara verildiği gün tebliğ tarihi sayılır.
AVUKAT KATİPLERİNE VE STAJYERLERİNE TEBLİGAT
Madde 37 – Celse esnasında kazai merci tarafından sıfatları tespit edilen avukat katiplerine ve stajyerlerine müteakip celse gün ve saatinin bildirilmesi avukata tebliğ hükmündedir
Duruşma tutanağına yazılmak kaydıyla, yargı organı tarafından duruşma sırasında, duruşma günü avukat katibine veya stajyerine bildirilmesi tebligat hükmündedir. Ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmesine gerek yoktur.
Yargıtay 9. HD. 2012/16252 Esas, 2014/19043 Karar sayılı ilamında şu hususlara değinmiştir; ” Davalı vekilinin gerekçeli kararı stajyeri vasıtasıyla tebellüğ edebilir, gerekçeli karar davacı vekiline tebliğ edilmediğinden dosya yerel mahkemesine geri çevrilir. ” Görüldüğü üzere avukat stajyerleri de tebligat alabilir ve bu tebligat hüküm ifade etmektedir.
VEKİLLERİN YEKDİGERİNE TEBLİGAT YAPMASI
Madde 38 – Vekil vasıtasıyla takip edilen davalarda, vekiller makbuz mukabilinde yekdiğerine tebligat yapabilirler.
Vekil vasıtasıyla takip edilen davalarda, vekil, makbuz karşılığında diğer vekile tebligat yapabilir. Vekil ile takip edilen davalarda avukatlar, isterlerse davanın görüldüğü yargı merciini aracı kılmaksızın diğer tarafa adli belge tebliğ edebilirler. Tebliğ evrakını alan avukat, gönderen avukatın talebi üzerine belgeyi aldığına ilişkin bir makbuz verir. Veya iki nüsha olarak düzenlenen tebliğ evrakının ikinci nüshasına kayıt düşülerek durum tespit edilir. Makbuz ya da ikinci nüshadaki tarih, tebliğ tarihi sayılır.
DİGER BAZI ÖNEMLİ BİLGİLER VE SONUÇ
• Telgrafla tebligat, normal veya acele işaretli olmak üzere iki tür olarak kabul edilir. Telgraf otomasyon sistemi üzerinden alınacak listenin bir örneği çıkaran mercie verilir.
• Tebliğ evrakı, barkod numaraları vasıtasıyla kayıtlı posta otomasyon sistemine kaydedilir. Sistem üzerinden kabul listesi düzenlenir. Kabul listesinin bir örneği çıkaran mercie verilir. Kabul edilen tebliğ evrakı, sistem üzerinden takip edilir. Tebliğ evrakının teslimi ile mazbatalarının çıkış merciine iade işlemleri bu Yönetmelik hükümleri kapsamında yapılır.
• Tebliğe dair kararlar, daha önce belirlenmiş celse günü beklenmeden verilir. (Teb. Yön. Madde 63)
• Muhatap adına kendilerine tebliğ yapılabilecek kişilerin, o davada hasım olarak ilgileri varsa, muhatap adına kendilerine tebligat yapılamaz.
• Resmi ve adli tatil günlerinde de tebligat yapılabilir. Gece vakti de tebligat yapılabilir.
• Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliği öğrenmiş ise geçerlidir. Aksi takdirde tebligat yapılmamış sayılır. Muhatap, her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alırsa ya da bunların içeriğini öğrenirse tebliği öğrenmiş sayılır.
Görüldüğü üzere Tebligat Hukuku, hukuk sistemimizin önemli bir bölümünü teşkil etmekte hemen hemen bütün alanlarla ilişkisi bulunmaktadır. Örneğin Ceza Hukukunda verilmiş olan bir hüküm ilgilisine tebliğ edilmedikçe herhangi bir sonuç doğurmayacaktır. Mesela başlatılan bir icra takibi ödeme emrinin borçlusuna tebliği yapılmadıkça hiçbir sonuç doğurmayacaktır. Gerçekten de tebligat hukuku hemen hemen bütün alanları etkilediği için hukuk sistemimizde önemi vazgeçilmezdir. Bu sebeple tebligat mevzuatının ve içtihatlarının iyi bilinmesi gerekmekte ve herhangi bir hak kaybının olmaması için güzel bir şekilde mevzuata ve içtihatlara hakim olunması gerekmektedir.
KAYNAKÇA
- Deliduman, S., Tebligat Hukuku Bilgisi, Ankara, 2008, s. 13.
- Deliduman,s.13,14.
- HGK 16.09.1981 T; 1980/2371 – E., 1981 /604 K
41 Deliduman, S., Tebligat Hukuku Bilgisi, Ankara, 2008, s. 63,64. - Yargıtay 7. CD. 2006/10711 Esas, 2009/4435 Karar
(Bu makale, Av. Yılmaz KARAKAŞ tarafından www.yilmazkarakas.av.tr sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)